22 Kasım 2009 Pazar

Mektup

imkansız şey
şiir yazmak,
aşıksan eğer;
ve yazmamak
aylardan nisansa.
-
kalbim bir etten organ sadece
kalbim yüreğim olur,
sen gelince.
-
gülüşünde bir mana var
saklayamazsın
sarılışında ne düşler
ne düşükler
sakınamazsın.
-
aynı yolları,
kimsesiz mekânları
birlikte özleme hasreti...
yalnızlığımın dert ortağı gastrit...
-
gülüşünde bir mana var
saklayamazsın.
-
bütün iç savaşlarda
rehin alındı bu yürek
kandıramazsın.
-
hangi çekilişin
büyük ikramiyesi bu,
en uzak sevişmelerin
yeni yetme utancı
lâkin aşk
biraz da utanmaktır yaşamaktan...
sakınamazsın...
yeni yetmelik işine gelince
o zaten hepimizin gizli öznesi
Türkçe'de var
bazı dillerde yok.
-
gülüşünde bir mana var
saklayamazsın
kime niyet, kime felâket bu aşk
anlayamazsın.
-
ödümüz patlıyor acı çekmekten
oysa biraz da acıdır
aşkın mayası...
kaçınamazsın.
-
gülüşündeki manayı
saklayamazsın
tutunacak verimiz yok
resmi tutanaklarda.
-
gülüşünde bin yıllık hasret var
saklayamazsın.
-
bu yazlık karşılaşmanın
alnımıza çakılıyor anafikri.
-
aşka cesaretimiz yoksa
başka zaman görüşürüz!
-
bu çarpan yürek kimin
sesleri soluklarımızın üstünde küt küt atan
----------------------senin mi, şehrin mi, akşamın mı
----------------------yoksa benimkisi mi?
-
sana bakmak
bir beyaz kâğıda bakmaktır.
-
sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, sesinin sesimde yankılanmasının. Sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde...
-
çocuklukta büyüktüm, oyunlara girmedim.
o bahçelerde kaldı oynanmamış oyunlar.
ben şimdi anlıyorum oyunda çocukları;
ne zaman, nerede, baksam, beni de oynuyorlar.
-
sen bana bakma
ben senin baktığın yönde olurum.
-
anladım
kimseye acı vermeden büyünmüyor.
-
andırırsın beni bana, bana beni,
dediklerinde, duyduklarında,
yazdıklarımda seni bana, bana seni,
söylemesem bile, saklamadıklarımda.
ah hep aklımda, hep aklımda;
andırırsın seni sana, sana seni,
gözlerinde, kulaklarında, dudaklarında.
-
nelere
nelere baskın gelmez ki
seni düşünmenin tadı
nelere baskın gelmedi ki.
-
ağladığımı gör diye ağlamıyorum
ağladığım için ağladığımı görüyorsun.
-
adresler soruyorum
----------------kimseler oturmuyor
ve kimseler oturmuyor
----------------ben sordukça
-
seni , anlatabilmek seni,
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni anlatabilmek seni
namussuza, haldan bilmez
kahpe yalana.
-
ard-arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarıda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım.
kaç leylım bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
-
seni, bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
-
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansız inen akşamdan.
bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene.
-
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini.
-
sevdiğim insanlara
kızabilirdim,
eğer sevmek bana
mahzun durmayı
öğretmeseydi.
-
şarkılar bilirim çığ tutmuş
resimler, heykeller, destanlar
usta ellerin yapısı
kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
kar altındadır.
-
duvarları katı sabır taşından
kar altındadır varoşlar,
hasretim nazlıdır Ankara.
dumanlı havayı kurt sevsin
asfalttan yürüsün Aralık,
sevmem, netameli aydır.
bir başka ama bilemem
bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
kalbim, bu zulümlü sevda,
kar altındadır.
-
Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman
bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
Karanfil Sokağı'nda gün açmış
hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
ve "kâfi delil" ortada...
-
sevgi ise, sevişeceğiz seninle.
kavga ise, dövüşeceğiz seninle.
ölümü de paylaştığımız yaşamda
ortaklaşa bölüşeceğiz seninle.
-
handan, hamamdan geçtik,
gün ışığındaki hissemize razıydık;
saadetinden geçtik,
ümidine razıydık;
kendimize hüzünler icadettik,
avunamadık;
yoksa biz,
biz bu dünyadan değil miydik?
-
maviye
maviye çalar gözlerin,
yangın mavisine
rüzgârda asi,
körsem,
senden gayrısına yoksam,
bozuksam,
can benim, düş benim,
ellere nesi?
hadi gel,
ay karanlık...
-
itten aç,
yılandan çıplak,
vurgun ve belâ
gelip durmuşssam kapına
var mı ki doymazlığım?
ille de ille
sevmelerim,
sevmelerim gibisi?
oturmuş yazıcılar
fermanım yazar
n'olur gel,
ay karanlık...
-
dört yanım puşt zulası,
dost yüzlü,
dost gülücüklü
cıgaramdan yanar,
alnım öperler,
suskun, hayın, çıyansı,
dört yanım puşt zulası,
dönerim, dönerim çıkmaz,
en leylım gecede ölesim tutmuş,
etme gel
ay karanlık...
-
nasıl hecelersen hecele
hep aynı biçimde yazılıyor
ayrılık...
-
seni düşlerime aldım,
uykusuz kaldım.
seni uykularıma aldım,
düşsüz kaldım.
başıma aldım, sensiz;
gönlüme aldım, başsız,
sensiz, yollarda pulsuz,
pullarda mektupsuz kaldım.
sana adlar aradım...
ardında adsız kaldım.
-
ben hep senin çağrını çaldım,
senden sessizlik yanıtı geldi.
gelecekten beklenen ses yerine,
geçmişin anısızlık anıtı geldi.
-
yalnızlık paylaşılmaz
paylaşılsa yalnızlık olmaz.
-
bir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak
etine değdi etim /otuzaltı onda yedi/ çok değil
elini buldu elim /otuzaltı onda yedi/ çok değil
öptüm seni /otuzaltı onda yedi/ dudaklarından
bir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak
--------------------yaşamadım kendimi
-
ellerin ellerimdeydi, ellerin yoktu
gözlerin gözlerimdeydi, gözlerin yoktu
iki portre gibi yanyanaydık albümde
uykunda sevmiştin haberin yoktu
bir kaçağı tanır gibi tanıdım seni ancak
--------------------tanımadım kendimi
-
şarkılarda buldum seni /yitirdim
yılgılarda buldum seni /yitirdim
resimler bir türlü konuşmuyordu
fotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça
bir yalanı anlar gibi anladım seni ancak
--------------------anlamadım kendimi
-
sözün bitim yerini olay ya da konu seçmez, söz seçer.
başlangıcını da olduğu gibi.
-
birşey olmasaydı yazmak olmayacaktı
başka birşey de olmasaydı
silmek olmayacaktı.
-
adını anmak güzeldi,
dost ağızlarda sana dair cümlelerin ıslatılması…
adını anmak…
yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel avuntularına
sırt çevirip senden söz açmak…
biraz gülünç, biraz sitemkâr…
güzeldi…
adının Türkçe'deki yankısı özeldi…
-
ipe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,
yüzünde
yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi…
-
güzeldi’li geçmiş zamanları düşünüyorum şimdi…
cümlelerimiz öznesiz…
umursayan yok, Kanlıca’daki yoğurdu…


ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir aşkın
mührüdür artık…
-
ben yoksam, biliyorum, ben sende yokuz..
sen yoksan, biliyorum, sen bende yokuz..
ve de gözlerimizde bir o ışık..
ki..
o yoksa, biliyorum, biz bizde yokuz.
-
ve kayığına bindi, yanına bir anlam aldı, açıldı...
-
akşamüstüne doğru, kış vakti;
bir hasta odasının penceresinde;
yalnız bende değil yalnızlık hali;
deniz de karanlık, gökyüzü de;
bir acaip, kuşların hali.
-
bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-akşamüstüne doğru, kış vakti-
benim de sevdalar geçti başımdan.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
zamanla anlıyor insan dünyayı.
-
ölürüz diye mi üzülüyoruz?
ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada
kötülükten gayri?
-
ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce biz de iyi adam oluruz;
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz.
-
ama yazmak lazımdı işte
yazmasak olmazdı çünkü!
-
azlığından değil sevdamızın
hakkını veremediğimizden
işte budur katlimize sebep suçumuz
-
vurulmuşum
düşüm, gecelerden kara
bir hayra yoranım çıkmaz
canım alırlar ecelsiz
sığdıramam kitaplara
şifre buyurmuş bir paşa
vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
-
kirvem hallarımı aynı böyle yaz
rivayet sanılır belki
gül memeler değil
dom dom kurşunu
paramparça ağzımdaki...
-
20 Nisan 2003

Hiç yorum yok: